Oasis'den daha iyi müzik yapabilen (en azindan 2000'de), Suede'in kaybettigi ruha sahip, Travis ve Muse gibi genç, Radiohead gibi cool...
Coldplay.
Yas ortalamasi 21 olan 4 Londrali gencin debut albümü Parachutes. Albüm öncesi turları sırasında kendi deyisleriyle "sahneye çiktigimizda insanlar grup mu çikti temizlikçi mi çikti anlamiyorlar". Coldplay'de Oasis kaprisi yok. Radiohead gibi ayağınızı yerden kesip trenle gezegenler arasi yolculuk da yaptırmıyor. New Musical Express dergisinin elinden tutup kapak yaptığı grup Yellow ve Shiver single'larıyla piyasada yer edindi ve daha sonra Temmuz ortasinda Parlaphone records'dan Parachutes piyasaya çikti.
22 yaşındaki Chris Martin'in zaman zaman Jeff Buckley benzeri vokali için ciddi mi ciddi iş gazetesi Financial Times yorumcusu "aynen Jeff Buckley fax kopyasi bu" demis. Bu ay hangi dergiyi açarsaniz açin bu adamin inanilmaz "Thom Buckley" (thom yorke + jeff buckley) vokalinden bahsediliyor.
Lirikler sanki nereye kime yazildigini bilmediginiz bir mektup okuyormussunuz hissi veriyor. Harikulade güçlü sözler oldugunu söylemem mümkün degil. Hatta bazi satirlarla dalga geçmek isten degil: "We live in a beautiful world, oh yeah we do yeah we do" diye Don't Panic isimli parçayla açilan albüm, en hareketli parçalardan sayilabilecek Shiver'la devam ediyor. Aha Buckley dedirten ilk parça bu işte.
"So I look in your direction, but you pay me no attention and you know how much I need you but you never even see me..."
Bir sonraki parçamiz ise eser miktarda bas ve araya drums serpistirilmis ve bolca vokale dayanan Spies. "Spies came out of the water, you're feeling so bad cos you know..."
Casuslardan sonra gelen Sparks ise Pazartesi sabahi saat 7 buçukta yataktan kalkmak üzereyken dinlemek istemeyeciginiz derecede slow ve hipnotik bir sarki. Spies gibi ayni derecede az ritimli bir parçadan sonra stratejik olarak konmamasi gerekirdi... Neyse geçelim dogru parçaya Yellow. Iste özlenen rock ritmleri... "I drew a line for you, oh what a thing to do, it was all yellow. Your skin and bones are turning into something beautiful. For you I'd bleed myself dry."
Yellow sonrasi albümün en kaliteli, en duygu yüklü, en aglatici, en gebertici sarkisi geliyor: Trouble. Chris Martin bir vokal harikasi yaratiyor neredeyse. Albüm isimi Parachutes ise 45 saniyelik bir Bülent Ortaçgil parçasini andiriyor. Albüme ismini verecek derecede güçlü oldugu söylenemez. Veyahut albümün genelde bir parasüt duygusu yarattigi da söylenemez ama ilginç bir biçimde tekrar tekrar dinlemek isteği yaratıyor.
Chris Martin'in Robbie Williams misali piyanonun basina oturdugu Everything's not lost albümün kapanis parçasi. Kimileri pek sevdigi halde, ben albüm kapanisi için fazla bayik buldum bu sarkiyi. Bir secret track olsa bundan sonra iyi giderdi. Travis'in albümün en iyi parçasi Saturday Night'i cd'nin sonuna gömmeleri çok ilginç olmustu.
Sonuç olarak ben Coldplay'i sevdim. Ilk dinledigimde hayli heycanlandirdi beni, hani çok uzun zamandir aradiginiz ilham kaynaginizi bulmussunuz gibi. Dinledikçe didik didik edip hatalar bulmaniz çok olasi, ama adamlarin yas ortalamasini göz önüne alirsak bir debut albüm için çok ama çok basarililar.
Ben bu çocuklardan daha da güzel seyler bekliyorum. Oasis gibi şöhret sarhoşu olmazlarsa eğer post-indie zamanlarında klasikleşebilirler. Takip edin derim(alıntıdır)