Rock Diaries
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
Rock Diaries

Rock'N Roll
 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  AramaArama  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 Banliyö Sesleniyor!

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
FaLLen00
RockeR
RockeR
FaLLen00


Mesaj Sayısı : 112
Yaş : 30
İfAdem : Banliyö Sesleniyor! F2a49e77adcbd8486691fb6efd0c4aac
Ruh Halim : Banliyö Sesleniyor! Cesur10
Kayıt tarihi : 24/07/08

Banliyö Sesleniyor! Empty
MesajKonu: Banliyö Sesleniyor!   Banliyö Sesleniyor! Icon_minitimeÇarş. 6 Ağus. - 9:20:40

Eğer Green Day gibi bir grup bile "American Idiot" adında ve Bush yönetimi altında yaşayan bir ülkenin rüyasının nasıl darmadağın olduğunu anlatmaya çalışan bir albüm yayınlıyorsa, o zaman bu ülke sanıldığından da karışmış durumda olsa gerek. Hele hele bu anlatımı bir rock operası formatında, belirli bir kurgu içinde yapmaya çalışıyorsa. O yüzden dikkat edin, bu dünyada her şey olabilir, kıyamet kapıda!

Öyle ya, bu Green Day adıyla anılan California'lı üç zibidi, Kurt Cobain'in ölümünden sonra punk müziğini grunge akımının vicdani ve duyarlı melankolisinden kurtarıp (!) eğlenceli ve vurdumduymaz bir hale sokma girişiminin başrol oyuncusuydu. Büyük bir plak şirketinden çıkardıkları ilk albüm olan 1994 çıkışlı "Dookie" neredeyse 15 milyon adet satmış, grup, 'Longview' ve 'When I Come Around' gibi şarkılar ile beyaz banliyö veletlerinin en iyi arkadaşı oluvermiş, Amerika'da Clinton döneminin başlamasıyla, MTV öncülüğünde başlatılan parti ortamının alternatif kanadındaki temsilcisi kesilivermişlerdi.

Bu durum sonraki iki albüm boyunca devam etti. Ancak 1999 yılında çıkan "Warning", Green Day'i öncekilerden daha olgun, daha edepli ve biraz daha muhalif kıldı. Ee, zaman akıp geçiyordu tabii. Grubun lideri ve şarkı yazarı Billy Joe Armstrong 30'larına demir atmaya hazırlanan, çoluk çocuğa karışmış bir adamdı artık. Haliyle sümüklü velet şarkıları yazmaya devam etmek belki ticari açıdan grup için daha iyi olabilirdi ama inandırıcılık konusunda ciddi de sorunlar çıkardı.

Nitekim, "Warning" pek satmadı. Grup ise bir süreliğine ortalıktan çekildi. Aradan geçen zaman içerisinde de hayranlarını bir "best of..", bir de yayınlanmamış şarkılardan oluşan iki derleme albümle oyaladılar. Şimdi ise grup beş yıllık bir aradan sonra "American Idiot" ile dönmüş durumda. Ancak bu kesinlikle grubun eski günlerine olan bir dönüş değil. Aksine, yenilenmiş gotik imajlarından tutun, müzikal söylem ve duruşlarındaki farklılıklara kadar pek çok şey değişmiş durumda. Bir zamanlar bütün varlıklarını üç akorluk punk pop şarkıları üzerine kurmuş olan üçlü, sırtlarını dayadığı Buzzcocks, The Ramones ve özellikle Cheap Trick etkilerinden biraz olsun kurtarıp -belki de "London Calling"in çıkışının 25. yılı olması şerefine -The Clash'in muhalif, müşfik kollarına bırakıyor bu sefer. Bir nevi, "Amerikan Banliyösü Sesleniyor" durumu yani.

Grubun derdi: Bush

Bu iddialı albümün açılışındaki 'American Idiot' bütün albümü ve grubun derdini özetliyor aslında: Bush yönetimi ve onun yurtiçindeki ordusu olan medyası sayesinde paramparça edilmekte olan Amerikan Rüyası'nın hikayesi bu. Başı iyi başlamayıp, sonu mutlu bitmeyen. Bütün bunları da "Banliyönün İsa'sı" karakterinde anlatıyor Billy Joe ve ekibi. İlk önce dokuz dakika ve beş bölümlük 'Jesus Of Suburbia'da tanışıyoruz karakterimizle. Sonrasında ise "yukarıdaki şıkların hiçbiri"nin kutsal kitabı olduğu "İsa"nın televizyon başında ve haplarla geçen bomboş hayatının izlerini takip ediyoruz albüm boyunca.

'Holiday', Green Day'in belki de geçmiş günlerine en fazla benzeyen şarkısı ama kesinlikle mutlu bir şarkı değil. İnsanın asabını bozuyor. Öte yandan onu takip eden 'Blvd. Of Broken Dreams' ise tipik bir günümüz hard rock balladı. Bol klişe, az yaratıcılık ama yine de, her şeye rağmen, insanın kulağında kalıcı bir yer açan tanıdık bir melodi. Öte yandan Peter Gabriel'in 'Biko'suyla birebir aynı olan vurmalılarıyla epik bir hava yaratan 'Are We The Waiting' ve adeta Hawaii'den kopup gelen akustik bir esinti ile haplara çağrı yapan 'Give Me Novacaine' Green Day'in bugüne kadar muhtemelen müzikal anlamda hiç uğramadıkları yepyeni yerler.

Ancak albümü bir rock operası yapma iddiası bazı yerlerde zarar veriyor gruba. Örneğin albümün diğer akustik balladı olarak kastırılan 'Wake Me Up When September Ends' insanın içini baymak dışında bir etki yapamıyor. Albümün diğer dokuz dakika ve beş bölümden oluşan şarkısı 'Homecoming' de gayet zorlama ve gereksiz duruyor. Her şeye rağmen hızlı, enerjik punk şarkılarından hoşlananlar için 'St. Jimmy', 'She's A Rebel' ve 'Letterbomb' dinleyeni rahatlıkla tatmin ediyor.

Ama bütün bunların ötesinde bir çağrı bu. Amerikan banliyösünün işe yaramaz, işe yaramak istemeyen, apolitik kuşağından gelen bir çağrı bu. Artık önemsediklerine dair, sorumluluk almaya hazır olduklarına dair, seslerini çıkaracaklarına dair bir çağrı bu. Artık bunlara "10 sene evvel neredeydiniz hergeleler?! İş işten geçince mi aklınız başınıza geldi?!"mi denir ya da "Yanlışın neresinden dönülürse kârdır" mı denir, işte orası size kalmış.(alıntıdır)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Banliyö Sesleniyor!
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Rock Diaries :: Müzik :: Makaleler-
Buraya geçin: